Haberler
Biri kadınları durdursun
Kozmetiğin doğuşu insanlığın tarihi kadar eski. Önce hayatta kalmaya çalışan ve bir süre sonra bunu başaran insanoğlu sonrasında ilk iş görünüşüne dikkat etmeye başladı. Kemik tarakla Havva saçlarını tarayarak, Adem’e güzel görünmek istedi. Maden devrinde insanlar; levhaları cilalayıp ayna olarak kullandılar ve böylece güzellik tutkularını ortaya koydular… Böylece sürüp giden ve ilkel araçlarla başlayan güzel görünme tutkusu bugün yerini dünyanın birçok ülkesinde faaliyet gösteren yüksek cirolu dev kozmetik üreticilerine bıraktı.
Makyaj Mısır’da doğdu…
Kaynaklara göre, Kozmetik ve Makyajın Mısır’da doğduğu biliniyor. Firavunların çeşitli kokulu yağlarla yağlanarak, bal, süt, parfüm kokulu mücevherlerle süslenip, mumyalanarak, yanlarına da ayna konularak gömüldüklerini ve ruhun bedende kaldığını açıklayan tarih bilginleri, kozmetiğin daha M.Ö ki yıllarda, insanlar için önemini ortaya koyuyor
Doğudan batıya…
Mistik özelliği olan koku; Doğu kültürünün bir ürünü ve daha sonra batıya yayılmış. Doğu insanının, tanrıları mutlu etmek için; kokulu çubuklarla, odunlarla dinsel ayinler düzenleyip, terapetik, mitolojik uygulamalarla, ruhların bu güzel kokular içinde, daha iyi dinlenebileceği düşüncesini ortaya koymuşlar. Truvalı Helen güzelliğini ve çekiciliğini, büyücünün ona verdiği güçlü kokuya borçludur ve onunla Paris’i büyülemiştir.
Kömür ve kükürt karışımı
Mısırlı kadınlar masaj yaparak, sağlıklı olmak yolunu seçmişlerdir. M.Ö 1350’lerde yaşayan Mısır kraliçesi Nefertiti kaş ve gözlerini kömür, kükürt karşımı ile çizerek boyar, Kleopatra yüzüne maske yapar, bal, süt, yumurta karışımlarından oluşan bu maskeyi, bir süre sonra temizlerdi. Ayrıca çeşitli bitkilerle ve sütle banyo yaparak güzelleşirdi. M.Ö.460 - 370’li yıllarda; Sokrates, bulduğu kozmetik formülü, tıbbi açıdan değerlendirmiştir. Papatya suyuyla pürüzleri gidermek, saç açmak, sütle portakal ve limon kabuğuyla ciltteki pürüzleri gidermek Romalıların buluşudur. Banyo ise Arap’ların buluşudur. Haçlı seferlerinde Avrupa banyoyla tanışmıştır. Uzak doğunun koku ve baharatları, ipek, taş ve takılarını öğrenmişlerdir. Rönesansla; Avrupa’da kozmetik alanında büyük gelişmeler olmuştur. Saçlar, gözler, banyo olayı ön plana çıkmıştır.
Aynı tip kadınlar yaratıldı…
XIV. Louis çıkarttığı yasa ile; kadınları güzellik konusunda hayalinde yarattığı şekle sokarak, kazıtılmış kaş, boyalı kirpikler, küçük ve boyalı dudaklar, boynu ortaya çıkaran dekolteler ve sarı bukleli saçlarla, aynı tip kadınları yaratmıştır. 17’nci yüzyılda; pudralı, benli ciltler modadır. Peruk günün modasıdır. 18’inci yüzyılda; Parfümlü yelpaze ve mendiller, hanımların vazgeçemedikleri tutkularıdır. Kat kat sürülen pudra ve pembe yanaklarla, kimin sağlıklı, kimin sağlıksız olduğu anlaşılmadığı için, verem hastalığı çağa damgasını vurmuştur. Açık tenin moda olduğu ve bu nedenle, güneşten yararlanılmadığı için hastalıklar alabildiğince artmıştır. Tıbbın öngördüğü ve din adamlarının da onayladığı banyo olayı, pahalı olması nedeniyle terk edilmiştir. Çünkü banyo o devirde sadece zenginlerin yararlanabileceği bir lükstür.
Kaşlar alındı, saçlar kesildi…
1945’lerden sonra, kaşlar alınıp, saçlar kısalmış, gözler farlarla belirginleştirilmeye başlanmış, kırmızı renkli dudaklar ön plana geçmiştir. Amerika, Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya gibi ülkelerde kozmetik kuruluşlar ve bunların dünyadaki şubeleriyle, kozmetik ürünler üretilmeye başlanmıştır. Kısa zamanda bu kuruluşlar sayısız hale gelmiştir.
21’inci yüzyılda kozmetik, doruk noktasına ulaşmıştır. Ayrıca bugün dünyanın birçok ülkesinde kozmetikle ilgili fakülteler, yüksek okullar, kozmetik eğitimi yapan, devlet ve özel sektöre ait eğitim kurumları vardır. Bunlardan bir tanesi ve ülkemizde tek olanı; Kocaeli Üniversitesi Kozmetik Teknolojisi bölümü adı altında 1998’de açılan 2 yıllık bir ön lisans bölümüdür.