Psikoloji
Sağlıklı Yaşamın Tek Sırrı: Stresle Mücadele Edebilmeyi Bilen Yaşam Tarzı
İnsanları “öldüren” 20 nedenden 11’i tamamen ama tamamen engellenebilir, doğrudan “yaşam stilimizle” ilgili nedenler. Yani temelde bizler “yaşam stilimizdeki hatalardan dolayı yaşamlarımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyoruz. Düşünsenize, her gün saatlerce oturduğunuz o rahat sandalyenizin, sizi zaman içerisinde öldürdüğünü.. Duyduğunuzda komik geliyor değil mi? Ama düşündüğünüzde gerçekler hiç de öyle değil. Günlük hareketlerinizi kısıtlayan, sizi daha hareketsiz kılan her şey aslında bir “ölüm” nedeni. Arabanız da öyle mesela. Tükettiğimiz tüm sağlıksız ve çeşitsiz yiyecekler de.
Rapora göre insanların ilk ölüm nedenlerinin başında kalp problemleri geliyor. Yani en çok kalbimizle ilgili problemler yaşıyoruz. Kalbimizi korumanın birkaç yolu var. Birincisi “stresten uzak bir yaşam”.. Çünkü kalbimiz her türlü stres durumunda çok fazla yoruluyor. Tam da bu nedenle aslında “stresle mücadele yollarını” çok iyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu konuda tam olarak beynimizle ilgili. Çünkü düşüncelerimiz, konulara yaklaşımlarımız, sosyal ilişkileri yorumlamamız, hayattan nefret etmemiz ya da keyif almamız hep “algılarımızla” ilgili. Beynimiz kesinlikle eğitilmesi gereken bir organ. Çünkü binlerce yıllık geçmişinin, “yeniye” adapte olması için kesinlikle eğitilmeli. Tıpkı yazı yazmayı öğrenmek gibi. Tıpkı konuşmayı ya da yeni bir dili öğrenmek gibi. Beynimizi özellikle stresle mücadelede, yaşama daha olumlu bakabilmesi için mutlaka “bilgi” ile doldurmamız gerekiyor. Daha fazla okumak, daha fazla araştırmak, daha fazla hayal kurmak, bir insanı gerçekten olduğu konumlardan çok farklı bir yere taşıyabiliyor. Bunu çok net görebiliyorum.
Sağlıklı beslenme, sağlıklı düşünmenin büyük bir parçası. Ama yeterli değil. Fiziksel aktivitelerimizin düzeni ve sıklığı, ayrıca sosyal ilişkilerimizin kalitesi çok ama çok önemli. İnsanlar genelde hayal kurmadıkları zaman, “sorun çıkarmaya” meyilli oluyor. Özellikle bizim coğrafyamızda durum tam olarak böyle. Eğer insanlarla birlikte hayal kurabiliyorsanız, birlikte hareket ettiğiniz insanlar hayal kuruyorsa, genelde sosyal ilişkilerinizde problem yaşamıyorsunuz. Ama hayal kurmayıp, geleceğe ilerlemeyen insanlar genelde sürekli olarak geçmişi karıştırıp, deyim yerindeyse “dedikoduya” odaklanıyorlar. Bu da aslında sosyal ilişkilerin kötüye gitmesine, dolayısıyla strese ve en nihayetinde hepimizi ölüme götürecek bir tabloya neden oluyor. Aslında yaşamın özeti tam olarak bu şekilde.
Bolca hayal, bolca yazmak, bolca gezmek, bolca üretmek, bolca hayal kurdurmak, bolca gülmek, bolca kitap okumak, bolca çok çeşitli beslenmek, bolca hareket etmek.. Sağlıklı yaşamın formülü belli. Çalıştığın kadar dinlenmek de bir formül mesela. “İnsanlar ne der?” demeden yaşamak da öyle. Düşüncelerini, bu zamana kadar söyleyemediklerini söylemek de mesela stres azaltıcı bir şey. Bunun gibi daha binlerce şey sayabilirim.
Geçtiğimiz günlerde annemle yürüyüş yaparken, annem geçmişte rahmetli dedem ve babam elektrik işi yapıyordu, ama artık sen bu işi yapmıyorsun. Eniştenler de öyle mesela dedi. Onlar da büyükçe bir tekstil işi yapıyorlardı, şimdi gelen nesil tekstille ilgili bir şeyler yapmıyor, o işler tamamen bitti dedi. Sonra caddede gördüğü kafelere, dükkanlara baktı ve dedi ki bunlar da tam olarak öyle, “ne acı” diye ekledi. Anne dedim, bu hayatta çoğu insan başkalarının kurduğu hayalleri yaşıyor, kendi hayallerini yaşamaları için kendilerinin de hayal kurup, harekete geçmeleri gerekiyor. O söylediğin dükkanlar, başında olan insanların hayalleriydi ve en fazla bir nesil daha o insanın kurduğu hayali yaşatabildi ama bir sonrakisi değil. Tam da bu nedenle bizler, kurduğumuz hayalleri çeşitlendirmeli ve yaşamda kendimize “hayal ortakları” bulmalıyız. Yani kurduğumuz hayali doğrudan devam ettirecek değil, onu çeşitlendirebilecek, geliştirebilecek, farklılaştırabilecek insanlarla bu hayatta yol almalıyız.
Hayat dediğimiz, insan canlısının yaşadığı zaman inanılmaz derecede kısa. Geçtiğimiz günlerde “insanlık tarihinin” Dünyanın yaşını 24 saatlik zaman dilimi kabul edersek, sadece 23 saniye olduğunu yazmıştım (https://cankayacilar.com/2024/03/27/cok-carpici-bir-veri-dunya-uzerinde-en-hizli-yaslanan-tur-insan-canlisi/) Bir de bu açıdan baktığınızda, kendi ömrümüzü düşünün. Kaç milisaniyedir acaba diye.. Sağlıklı yaşamanın tek bir sırrı var.. Yaşamımızda kazandığımız alışkanlıklar. Ama bunlar sadece sabah kalkış, akşam yatış, gün içerisinde yaptığımız düzenli spor gibi şeyler değil. Beslenmemizin çeşitliliği, farklı gıdaları deneyip, yaşamımıza entegre etmemiz mesela. Dünyanın en uzun yaşayan insanlarının (Okinawa adasında yaşayan insanlar) beslenme alışkanlıklarına baktığınızda, sağlıklı beslenmeden ziyade “çeşitli bir şekilde beslenmesi” söz konusu. Yani az az ama çok fazla çeşit gıda tükettikleri ortaya çıktı. Yaşamda hep derim “less is more” kavramı çok kıymetli. Her gün yaşamlarımızı değiştirmenin, alışkanlık geliştirmede rolü çok büyük. Çeşitli yemek, keşfetmediğimiz yerleri gezmek, tanışmadığımız insanlarla tanışmak, geleceğe gidecek yolda çok çeşitli hayaller kurmak.. Hepsi ama hepsi uzun yaşam formülü..
Hayallerinizin bol olduğu, kendinizi değiştirmek için yola çıktığınız, eksiklerinizi kabullenip, geleceğe atacağınız adımların mükemmelliyetine bakmadığınız, arkanıza bakmadan yürüdüğünüz bir gün geçirmenizi diliyorum.